17 Nisan 2013

Sadece seni, seni sevmek istiyorum




Yaklaşık olarak iki buçuk yıldır tanıyorum onu. Saatlerce mesajlaşsak bile birbirimizden sıkılmayan kişilerdik. Konu aptal hayatımıza değindiği zaman, bizden bir b*k olmayacağı hakkında hemfikir olurduk. – Hala hemfikiriz bu konuda.- Yüzünü görmediğim halde kendine değer verdirten ilk ve tek kişiydi o.  Hiç görmemiş olsam da onu, mutlu bir hayat sürmesini çok istiyorum, benli ya da bensiz. İnsan, hiç yüzünü görmediği bir kişiden etkilenebilir mi? İçtenlikle, kendim yaşamamış olsaydım etkilenmeyeceğini düşünürdüm. Beni etkilemişti. Evet, kalbimin bir köşesinde taht kurmuştu haberi olmadan. Hem de o zaman sevgilim olduğu halde. Ama bunu ona söyleyemedim. Çünkü onunda bir sevgilisi vardı. Çünkü onu kaybetmekten korkuyordum. Onu kaybetmeyi göze alamadığım için sessiz kalıp her zaman ki gibi kaçmayı seçtim. Şehir şehir dolaşıp yeni insanlarla tanışıp bu hissi bastırmayı tercih ettim. Aylar, yıllar geçti. O kendi hayatına, ben kendi hayatıma yeni kişiler için yer açtık. Buna rağmen aklıma geldiğinde karnıma ağrılar sokabiliyordu. Uzun bir süre konuşmadığımızı hatırlıyorum belki 5 ay belki de 10 ay. Tam hatırlamıyorum. Yakın bir zaman da – sanırım otuz Mart- herkesin bir üyeliği olduğu bir popüler internet sitesinde profilini gördüm ve ekledim. Kabul etti. Mesaj attım ve o gece sabaha kadar mesajlaştık, kısa bir hal hatır sormadan sonra bana;




“Seni hiç görmedim, göreceğimi de pek sanmıyorum ama hep severim seni.” Dedi.




“Gerçekten görmek istediğin zaman görebilirsin beni. Çünkü ben gerçekten görmek isteyen kişilere görünürüm.”




“Uslu bir çocuk olursam seni görebilir miyim Doğu?”




“Uslu bir çocuk olursan asla göremezsin. Sadece gerçekten istemelisin.”




“Gerçekten istiyorum!”




“Emin misin?”




“Evet.”



“Sana inanıyorum. Üç dört gün içinde karşındayım.”




“Sen, ciddi misin?”




“Evet, ciddiyim. Sadece senin için geleceğim.”




“Sadece benim için?”




“Evet, sadece senin için.”







O bilmiyor ki.

Onunla birlikteyken Dünyayı unutacağımı.

Sadece ona ait olacağımı.

Aşkın bizi daha çok aynı yapacağını.

Ve

Sadece onu, onu sevmek istediğimi.




Yalnızlık, keşke onu tanısaydım dedirtiyordu bir zamanlar. Şimdi ise sadece onu sevmeliyim dedirtiyor. Kime sevmeyi öğrettiysem ilk benim canımı yaktı. Onlar yüzünden verebilecek tek sevgim kaldı. Ve onu hak edecek kadınımın o olmasını istiyordum! İstiyordum. Ama o beni, erkeği olarak ister miydi? Galiba bunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Çünkü yine korkmaya başlıyorum. Onu üzmek istemiyor. Onu kaybetmeyi göze alamayacağım için en b*ktan ilaç olan zamana bırakıyordum her şeyi…




 Rötarlı birkaç günden sonra onun için gri renkli şehre adım attım. - Gerçi o da görüştüğümüz akşam bir saat on beş dakika zorunlu rötar yaparak, istemeden olsa da benden intikamını aldı.-  Geldiğim gün görüşemeyeceğimizi söylediğinde, birkaç günde olsa kendimi toparlamam için farkında olmadan bana zaman vermişti. 



Hafif bir şekilde yağan yağmur, batıdan esen soğuk rüzgârın iliklerime kadar dondurmasını aldırmadan sadece ona sarılmayı bekliyordum. İliklerime kadar donmuş olan ben, onun sarılmasıyla birlikte ağustosu yaşamaya başladım. Hava kapkaranlık olmasına rağmen benim içim apaydınlık oluvermişti. Bağırmak istedim. Avazım çıktığı kadar; “Sadece seni, seni sevmek istiyorum.” Diye. Ve bağırmaya başladım. İki dakika boyunca bağırdım! Sesimi duyuramadım. Çünkü bu bir sessiz çığlıktı…







    “Seni öyle bir severim ki, bırak gri renkli şehre gelmeyi, senin için Cehennemden vazgeçer, Cennetine gelirim.”




Doğu Fidan
Ankara  
2013