Yaklaşık olarak iki buçuk yıldır tanıyorum onu. Saatlerce mesajlaşsak
bile birbirimizden sıkılmayan kişilerdik. Konu aptal hayatımıza değindiği zaman, bizden
bir b*k olmayacağı hakkında hemfikir olurduk. – Hala hemfikiriz bu konuda.- Yüzünü
görmediğim halde kendine değer verdirten ilk ve tek kişiydi o. Hiç görmemiş olsam da onu, mutlu bir hayat
sürmesini çok istiyorum, benli ya da bensiz. İnsan, hiç yüzünü görmediği bir kişiden
etkilenebilir mi? İçtenlikle, kendim yaşamamış olsaydım etkilenmeyeceğini düşünürdüm.
Beni etkilemişti. Evet, kalbimin bir köşesinde taht kurmuştu haberi olmadan. Hem
de o zaman sevgilim olduğu halde. Ama bunu ona söyleyemedim. Çünkü onunda bir
sevgilisi vardı. Çünkü onu kaybetmekten korkuyordum. Onu kaybetmeyi göze
alamadığım için sessiz kalıp her zaman ki gibi kaçmayı seçtim. Şehir şehir
dolaşıp yeni insanlarla tanışıp bu hissi bastırmayı tercih ettim. Aylar, yıllar
geçti. O kendi hayatına, ben kendi hayatıma yeni kişiler için yer açtık. Buna rağmen
aklıma geldiğinde karnıma ağrılar sokabiliyordu. Uzun bir süre konuşmadığımızı
hatırlıyorum belki 5 ay belki de 10 ay. Tam hatırlamıyorum. Yakın bir zaman da –
sanırım otuz Mart- herkesin bir üyeliği olduğu
bir popüler internet sitesinde profilini gördüm ve ekledim. Kabul etti. Mesaj attım ve o
gece sabaha kadar mesajlaştık, kısa bir hal hatır sormadan sonra bana;
“Seni hiç görmedim, göreceğimi de pek sanmıyorum ama hep
severim seni.” Dedi.
“Gerçekten görmek istediğin zaman görebilirsin beni. Çünkü
ben gerçekten görmek isteyen kişilere görünürüm.”
“Uslu bir çocuk olursam seni görebilir miyim Doğu?”
“Uslu bir çocuk olursan asla göremezsin. Sadece gerçekten
istemelisin.”
“Gerçekten istiyorum!”
“Emin misin?”
“Evet.”
“Sana inanıyorum. Üç dört gün içinde karşındayım.”
“Sen, ciddi misin?”
“Evet, ciddiyim. Sadece senin için geleceğim.”
“Sadece benim için?”
“Evet, sadece senin için.”
O bilmiyor ki.
Onunla birlikteyken Dünyayı
unutacağımı.
Sadece ona ait olacağımı.
Aşkın bizi daha çok aynı yapacağını.
Ve
Sadece onu, onu sevmek istediğimi.
Yalnızlık, keşke onu tanısaydım dedirtiyordu bir zamanlar. Şimdi
ise sadece onu sevmeliyim dedirtiyor. Kime sevmeyi öğrettiysem ilk benim canımı
yaktı. Onlar yüzünden verebilecek tek sevgim kaldı. Ve onu hak edecek kadınımın
o olmasını istiyordum! İstiyordum. Ama o beni, erkeği olarak ister miydi?
Galiba bunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Çünkü yine korkmaya
başlıyorum. Onu üzmek istemiyor. Onu kaybetmeyi göze alamayacağım için en b*ktan
ilaç olan zamana bırakıyordum her şeyi…
Rötarlı birkaç günden
sonra onun için gri renkli şehre adım attım. - Gerçi o da görüştüğümüz akşam
bir saat on beş dakika zorunlu rötar yaparak, istemeden olsa da benden
intikamını aldı.- Geldiğim gün görüşemeyeceğimizi
söylediğinde, birkaç günde olsa kendimi toparlamam için farkında olmadan bana
zaman vermişti.
Hafif bir şekilde yağan yağmur, batıdan esen soğuk rüzgârın
iliklerime kadar dondurmasını aldırmadan sadece ona sarılmayı bekliyordum. İliklerime
kadar donmuş olan ben, onun sarılmasıyla birlikte ağustosu yaşamaya başladım.
Hava kapkaranlık olmasına rağmen benim içim apaydınlık oluvermişti. Bağırmak
istedim. Avazım çıktığı kadar; “Sadece seni, seni sevmek istiyorum.” Diye. Ve
bağırmaya başladım. İki dakika boyunca bağırdım! Sesimi duyuramadım. Çünkü bu
bir sessiz çığlıktı…
“Seni
öyle bir severim ki, bırak gri renkli şehre gelmeyi, senin için Cehennemden
vazgeçer, Cennetine gelirim.”
Doğu Fidan
Ankara
2013
Ankara
2013