Yıllar sonra karşınıza
biri çıkıyor ve onunla hayaller kurmaya başlıyorsunuz. Uzun bir süre önce bıraktığınız
ne varsa onunlayken güzel gelmeye başlıyor. Onunla birlikteyken yalnızlığınıza ihanet
ediyorsunuz ve yalnızlığınız; “içten içe bana geri döneceksin bunu biliyorsun.”
diye sesleniyor ve siz ona aldırmadan onun kokusunu içinize hapsediyorsunuz. Mutluluğun
zirvesindeyken birden bire ayağınız takılıyor ve o zirveden hızlıca aşağıya
düşmeye başlıyorsunuz. Aylarca bin bir türlü zorlukları aşarak tırmandığınız
zirveye saniyeler içinde veda ediyorsunuz. Dibe vardığınızda bir bakmışsınız ki
onu kaybetmişsiniz. Ona sarılmayı, onu öpmeyi ve kokusunu...
Her zaman
kaybeden taraf siz oluyorsunuz. Gidenler hiçbir zaman kaybetmez. Kalanlar hayatta
hep kaybeden taraf olur. Çünkü gitmek en çok gidene değil kalana koyar. Ve siz
sadece ona bu kısacık hayatta yaşattığı tüm duygular için teşekkür edersiniz sonra geceleri sessiz çığlıklar atmaya başlarsınız. Ama söz verirsiniz kendinize bu
defa en hızlı şekilde toparlanacağınıza!
“Boktan bir adamın hayatına gireceğiniz zaman bir kez daha
düşünün,
o boktan hayatını iyice bok etmeyin!”