Yıllar sonra karşınıza
biri çıkıyor ve onunla hayaller kurmaya başlıyorsunuz. Uzun bir süre önce bıraktığınız
ne varsa onunlayken güzel gelmeye başlıyor. Onunla birlikteyken yalnızlığınıza ihanet
ediyorsunuz ve yalnızlığınız; “içten içe bana geri döneceksin bunu biliyorsun.”
diye sesleniyor ve siz ona aldırmadan onun kokusunu içinize hapsediyorsunuz. Mutluluğun
zirvesindeyken birden bire ayağınız takılıyor ve o zirveden hızlıca aşağıya
düşmeye başlıyorsunuz. Aylarca bin bir türlü zorlukları aşarak tırmandığınız
zirveye saniyeler içinde veda ediyorsunuz. Dibe vardığınızda bir bakmışsınız ki
onu kaybetmişsiniz. Ona sarılmayı, onu öpmeyi ve kokusunu...
Her zaman
kaybeden taraf siz oluyorsunuz. Gidenler hiçbir zaman kaybetmez. Kalanlar hayatta
hep kaybeden taraf olur. Çünkü gitmek en çok gidene değil kalana koyar. Ve siz
sadece ona bu kısacık hayatta yaşattığı tüm duygular için teşekkür edersiniz sonra geceleri sessiz çığlıklar atmaya başlarsınız. Ama söz verirsiniz kendinize bu
defa en hızlı şekilde toparlanacağınıza!
“Boktan bir adamın hayatına gireceğiniz zaman bir kez daha
düşünün,
Seninle
konuşurken hep zorlandım biliyorsun, söylemem gereken şeyleri hiç söyleyemedim.
Bu yüzden yazıyorum çünkü muhtemelen karşına geçip gözlerine baktığımda
söylemem gereken her şeyi unutacağım.
İstemiyorum
artık varlığını! Yanımda olmadığın zamanlarda, yanımda olduğun zamanları,
söylediklerini, gözlerini düşünüp düşünüp ağlamaktan, geceleri seni düşünerek
uyumaktan, sabahları senin adını duyarak uyanmaktan, olmadık zamanlarda
gözlerimin dolmasından, dinlediğim her şarkıda ve okuduğum her şiirde seni bulmaktan
yoruldum.
Yapamıyorum.
Tüm bunlar çok ağır geliyor artık bana. Varlığın beni rahatsız ediyor artık.
Seni unutmak istiyorum ama her defasında seni unutursam kendime, kalbime tüm
varlığıma ihanet etmiş olacakmışım gibi hissediyorum. Daha önce hiç bu kadar
saçmalamamıştım. Ne yaşarsam yaşayayım, ne kadar üzülürsem üzüleyim her zaman
güçlü olmaya çalıştım. Ama olmuyor işte bu sefer. Ben artık gülemiyorum…
Çok
uzaksın her zaman uzaktın. Hiç kalbine dokunamadım hiç anlayamadım seni. Hiçbir
zaman gözlerinde kendimi göremedim. Buna rağmen çok sevdim gözlerini!
Ben
sende kaybolmaya hazırken sen çok başka yerlerde zaten kayıpmışsın. Hep
farkındaydım aslında ama yapamadım gidemedim. Hep kendime yalanlar söyledim, o
farklı dedim. Söylediklerine, yanındayken hissettiğim mutluluğa inanmaya
çalıştım. Amacın neydi bilmiyorum hala ama sende rolünü çok güzel oynadın.
Evet,
belki de benim için çok kolay olmayacak olabilir seni unutmak, yokluğuna
alışmak ama neyse ki artık bir şeyden eminim; sen o değilsin. Hayatımın sonuna
kadar yanında olmaktan sıkılmayacağım, varlığıyla bana huzur, güven verecek,
sarıldığında bana tüm acılarımı hatta tüm dünyayı unutturacak, beni her şeyden
koruyacak, her şeyden, kendinden bile çok sevecek adam sen değilsin…
Ben
artık böyle yarım yamalak sevgilerden, karşısındakinin acısını göremeyecek
kadar korkak kalpli insanlardan bıktım.
Herkesin
yok deyip zor deyip kenara attığı aşkı yaşamak istiyorum ben, çok sevmek ve
beni çok sevecek kadar cesur biri tarafından sevilmek istiyorum. Her şeyin en
derinden en yoğun halini yaşamak istiyorum. Sen ise ne hatırlayacak kadar
sevdin beni ne de unutacak kadar nefret ettin.
Adını
öğrendiğimden beri öyle korkutuyor ki yokluğun beni, gitme bırakma beni diye o
kadar çok yalvardım ki hala varlığından tam emin olamadığım tanrıya. Ama sen
zamanla bütün hayallerimi, umutlarımı, güvenimi, inancımı aldın benden, her
şeyimi aldın! İstedim ki sende sev sende düşün sende özle…
Kızmıyorum
sana suçlamıyorum seni. Olmayınca olmuyor.
Vazgeçtim
bende senden. Sende nasıl hiç biz olamadıysa, bende de sen yoksun artık!
Hiçbir
şey için üzme kendini. Hep mutlu ol. Senin için senden daha önemli olacak bir
insan çıksın karşına. Sigarayı ve alkolü bıraktırsın. Kahvaltıya alıştırsın
seni…
Bir
gün bir yerlerde karşılaşırsak eğer gülümsemeyi ihmal etme en çok onu
özleyeceğim sende.
Beni
unutma demeyeceğim çünkü unutacaksın biliyorum. Söyleyecek başka bir şeyim yok.
Hoşça kal…
Y. U.
Baykuşum
hala sendeyse onu denize falan at. Benim için gerçekten çok önemliydi sende
durmasının bir anlamı yok ayrıca bana benzer istenmediği yerde durmak gururuna
ağır gelir…
Hayatımı
tek alt üst etmeyen adam, sensin bunun sebebi aslında hayatıma hiç girmemiş olmandı. Seni
ilk gördüğüm yeri hatırlıyor musun? Şu an düşünüyorsun biliyorum. Kes şu
düşünmeyi de yazdıklarımı okumaya devam et! Beni hatırlayamazsın çünkü ben
senin radarlarına hiç girmedim. Kızıl olmama rağmen.
Benimle
birkaç bira dahi içtin oysa ki. Hem de onlarca kez. Bazen sarışındım bazen ise
esmer! On on üç kere düz, altı kere kıvırcık ve dokuz kere kısa saçlıydım.
Bu arada teşekkür ederim senin sayende onlarca peruğum oldu. Birkaç tüyo daha vermeye devam edeyim. Senden iki
veya üç santimetre daha uzun biriyim. Vücut hatlarım gayet düzgün özellikle bacaklarım.
Burnum ufak ve biraz da kalkık! (Hatırla en beğendiğin yerim burnumdu.) Seninle
onlarca kez bira içtiğimde farklı çeşitlerde ama cırtlak renklerde topuklu
ayakkabılar giydim. Buna dikkat ettiysen belki hatırlarsın…
Boşuna
yorma aslında o fevkalade beynini.
Beynin nasıl olsa beni sana hatırlatamayacak! Ama benim beynimde ve o delik
kalbimde hep sen olacaksın: Biraz ayyaş, biraz kumarbaz, biraz günahkâr, fazla
aşağılık ondan daha fazla sokak çocuğu ve sevgiye muhtaç; yaşadığı hayat pislik
ama mükemmel bir yazar olarak.
Belki
bir gün kızıl saçlarımı savura savura masana otururum. Ve belki de sen bana
“Hoş geldin kızılım, bende seni bekliyordum!” dersin. Şimdilik hoşça-kal!