......
Deniz uzun bir
süre sonra bir kadına sarılarak uyudu. Uyandığında Yağmur’a ihanet etmiş gibi
hissetmeye başlamıştı. Çünkü en son ona sarılarak uyumuştu. Ve gerçekten ondan
sonra hiçbir kadınla uyuyamamış biriydi. –Uyumaya çalıştığı kadınlar oldu fakat
hiçbir zaman uyuyamadı.- Kısa bir süre sonra bu histen kurtuldu. Yatağın
yanındaki sehpada duran telefonuna uzanıp saatte baktı. İkiye çeyrek vardı.
Numarayı yazdı ve Yağmuru aradı. Öğleden sonra görüşmek istediğini söyledi. O da
kabul etti. Ama hazırlanmak yerine Öyküyü uyurken izlemek cazip geldi bir an.
Ve o an aklından geçen cümleler sayesinde, seks yapmadan aşk yaşadığının
farkına varmasını sağladı. Kulağına eğildi ve usulca fısıldadı;
“Hep yanımda kal;
Yemek yapalım, yiyemeyeceğimiz kadar pasta yapalım, kitap okuyalım, tiyatroya
gidelim, bisiklete binelim, hiç bilmediğimiz bir şehre gidip kaybolalım, şarap
içip aşkın tadına varalım… Ya da git, beni yalnız bırak.” diye.
Ve yataktan
Öyküyü uyandırmadan kalkıp telefonuna uzandı, numarasını kaydedip hazırlanmak
için içeriye gitti. Beş buçukta Bornova’dan Karşıyaka’ya gitmek üzere evden
çıktı. Yağmurla beş buçuk gibi buluşacak olmasına rağmen elli beş dakika geç
kalmıştı ama yine her zaman ki gibi Yağmur bekletmeyi başarmıştı. Saat altı
buçuk gibi buluştular, kafede. Bir saat sonra Yağmur, huzuru bulmak istediği
zamanlarda sahil kenarındaki saatlerce oturduğu bank’a götürdü Deniz’i. Ve
huzur bulmaya çalıştılar birlikte.
Yağmur
üzgündü. Belli etmemeye çalışıyor. Ama Denizle konuşurken yeteneği köreliyordu
sanki.
“Yağmur.
Sevgiliden öte arkadaştan berbat. Ne yaşıyor ne yaşamıyor, ortada bir yerde, araf’ta
sıkışmış bir ruh gibi. Oyuncu, bu
hayattaki tek rolünü benim gözümde berbat, başkalarının gözünde ise bir
başyapıt oynayan en iyi kadın oyuncu. Benim dışımda kimse anlayamaz, hissedemez
onun üzgün olduğunu. Güçlü, korkusuz, arsız ve doyumsuz… Sağlam adımlar atan deli
dolu bir kadın. Yenilmeyi sevmez ve galip gelmek için asla öfkesine yenik
düşmez! Yalnız bir kadın, çok yalnız! Hayır, düşündüm de benim yalnız olan.
Tuhaf. Ama özel bir kadın!”
“Biliyor musun? Onunla ayrıldık.” dedi, Yağmur.
“Biliyorum.”
“Nasıl?”
“Nasıl olduğunu biliyorsun.”
“Doğru, hala ortak arkadaşlarımız var.”
“Hı hı. Neden ayrıldınız?”
“Aldattı beni.” Dedi ve ekledi. “Deniz beni hiç aldattın mı?” diye.
Hiç duraksamadan, “Hayır, aldatmadım. Onu gerçekten seviyorsun
değil mi?”
“Bilmiyorum.”
“Barışmalısın.”
“Neden?”
“Çünkü o, seni gerçekten mutlu ediyor.”
“Mutlu ediyor ama bilmiyorum… Mutluluk her şey midir sence?”
“Bak, sana gerçekten değer veriyorum. Seni zamanında mutlu
ettiğimden çok mutsuz ettim ve bu yüzden mutlu olman için elimden geleni
yaparım. Eğer mutlu olacaksan seni ellerimle ona teslim bile edebilirim. Ne
olur bana böyle bir şey yaptırma, gerçekten onu seviyorsan birkaç gün düşün ve
mesaj at.”
“Bilmiyorum. Neyse kalkmam lazım, biliyorsun biraz önce ablam
aradı. Gerçi seninle olduğumu söylediğimde istediğim zaman eve gidebilirmişim
öyle dedi. Ama gitmem gerek, sunum hazırlamam lazım.”
“Tamam. Ama dolmuş durağına kadar benim bırakmama izin ver.”
“Peki.”
“Seninle son kez Karşıyaka’da –çarşıda- yürümek için can
atıyorum.” dedi, Deniz.
Kahrolası zaman sevdiğin
insanla birlikteyken çok hızlı geçiriyordu. Sanki yaşadığın anı hatırlatmayacak
kadar kısa sürede hem de. Ayrılma vaktinin geldiğini bilmek ikisini de derinden
yaralıyordu. Son kez yan yana yürüyorlardı bir zamanlar el ele, gözlerinde
parlayan aşkla yürüdükleri yerde. Yağmur, Deniz’i sol kolundan tutarak sokak
lambaların aydınlatamadığı bir köşeye çekiştirdi, durdular vedalaşmak için…
“Kendine dikkat et. İyi düşün ve ona mesaj at. Bana güvenme
seninle birlikte olurum diye.” mırıldandı Deniz.
“Çok komiksin ve hala bana AŞIKSIN!” diye karşılık verdi, Yağmur.
“Hayır, değilim.”
“Neden değilsin?”
“Yapamam seninle.”
“Tamam da neden?”
“Çünkü… Çünkü sen bir başkasına aitsin artık.”
“GERÇEKLER! BEN, gerçekleri öğrenmek istiyorum.” Ses tonu dolgun
ve kızgın bir şekilde…
“Gerçeklerimi duymak istiyorsun?”
“Evet.”
“Bazen sadece
benim olmanı istiyorum. Dokunma başkasına! Öpme! Tenin tenime değsin, bir başka
tene alışmasın. Kokunu bir tek ben içime çekmek istiyorum! Kopamıyorum! Ve geri
bağlanamıyorum SANA! Sarılamadığım her saniye için kendime küfrediyorum. Öyle
özlüyorum ki, anılar veya bir fotoğraf karesi bile yetmiyor, yanımda
hissetmeye. Yıllar geçmesine rağmen üstüme sinen KOKUN delirtiyor beni! Benden
sonra dokunduğun her insan için canını yakmak istiyorum. Ama kıyamıyorum. Canım
yanıyor, beni affetmediğinden. Sadece
affet beni, ancak o zaman özgür olabilirim. Ve senden gidebilirim. Başka tenlerde boşluğunu doldurmaya çalışmak, en zoru da bu
biliyor musun? Bunun bir hata olduğunu bile bile başka insanlarında canlarını
yakıyorum, istemeden de olsa. Hatalarıma hata katarak sırtıma aldığım yüklerin
farkına varmadan, kumsaldaki bir teknede küreklere asılarak Deniz’e açılmaya
çalışıyorum. Ben bir bağımlıyım. SANA BAĞIMLIYIM! Bunun masum olduğunu
düşünerek en büyük hatamı yapıyorum sanırım. Çünkü sen uyuşturucu gibisin;
mutluluk veriyorsun ama içten içe bitiriyorsun beni! Ve sen uyuşturucuların en
berbat olanısın aslında. Bundan kurtulmak için her gece ölüyorum, sessizce.
Katlanamıyorum, en sevdiğim yerini bir başkasının öpmesine, mutfakta arkandan
sarılmasına. Nefret etmek istiyorum senden, sarılmak ve öpmek isteyerek. Ama
her şeyini kaybedip geri gelsen bana, ağlayarak. Eskisi gibi öpemeyeceğimi ve
sarılamayacağımı biliyorum. En çokta bu yakıyor canımı. Benden sonra aynı
kalamadın, tenine bir başkasının tenin değdiğini, içime çekerken senin değil,
bir başkasının -bir erkeğin- kokusunu çektiğimi fark edeceğimi biliyorum.
Bunları düşünmekten kendimi alamıyorum. Ve beni güçlü yapan bu düşünceler işte.
Boş ver sen geri gelme bana, ben alıştım yokluğunla nasıl baş edeceğimi. Ama
yine de aramak istiyorum, seni her özlediğimde, sesini duymak, iyi olduğunu
bilmek… Ve özür
dilerim, seni ona teslim edip, savaşamadığım için…” İçinde bu denli
sözcükler geçse de ona söylemek istedi ama başaramadı.
Sadece “Artık. Seni sevmiyorum.” diyebildi.
Yağmur, "İçinden geçen cümleleri duydum. Sen cesaret
edemeyip söylemesen de." dedi.
Deniz, Yağmur’a gerçekleri
söylemeye çalışırken, bir anda dudakları dudaklarıyla birleşti. Bir yandan
öpüşüyor bir yandan ise kokusunu içene hapsetmeye çalışıyordu. Bir daha
çıkarmamak üzere... Onu öpmeyi ne kadar çok özlediğini o an anladı. Hiç
durmasını istememişti. O durana kadar durmayacaktı fakat her güzel anın olduğu
gibi bununda sonu gelmişti. Daha fazla öpmeye kıyamadı!
“Seni öpmeseydim içimde kalırdı. Bilirsin beni, hiçbir şeyin
içimde kalmasını istemem. ”dedi Deniz, Boğazı düğümlenmiş bir şekilde…
“Evet, bilirim.” diyerek ekledi. “Defol canım, hiç eski duygularım
kalmamış onu fark ettim. Bir dost bir arkadaştan öte hiçbir duygum olmadı.
Olacak mı diye denedim ama olmadı…” dedi Yağmur iç yakarcasına...
“Bende de olmadı. Sadece en sevdiğim yerini öpünce orayı çok
özlediğimi fark ettim, bir de kokun hala aynı. Daha sinmemiş başka bir erkeğin
kokusu tenine. Dediğim gibi ikimizde çok istesek de olmaz. Yapamayız birlikte!”
“Kendine dikkat et.” dedi ve uzaklaştılar birbirlerinden.
Yağmur’u
kalabalıkta kaybolana kadar izledi. –Birkaç kere arkasına dönüp mutluymuşçasına
gülerek baktı, Yağmur.- Ve Deniz eve gitmek için Metroya doğru yürümeye başladı.
Öyle
özlemişim ki en sevdiğim yerini,
Seni
öperken o kadar masum bakıyordun ki
Daha
uzun öpmeye kıyamadım.
Bir
zamanlar her şeyim olan sen
Şimdi
ise
Ardından
ufak bir öpücük bırakan
Eski
bir sevgilisin.
Belki
de
İkimiz
için en doğru karar;
Eski
bir sevgili olarak kalmamızdır.
Ya
da
Bilemedim,
sen karar ver!
Doğu Fidan
Kabak Koyu/Fethiye
Ocak -2015