07 Haziran 2015

Denizin İçindeki Yağmur - Bölüm 3



......


Deniz uzun bir süre sonra bir kadına sarılarak uyudu. Uyandığında Yağmur’a ihanet etmiş gibi hissetmeye başlamıştı. Çünkü en son ona sarılarak uyumuştu. Ve gerçekten ondan sonra hiçbir kadınla uyuyamamış biriydi. –Uyumaya çalıştığı kadınlar oldu fakat hiçbir zaman uyuyamadı.- Kısa bir süre sonra bu histen kurtuldu. Yatağın yanındaki sehpada duran telefonuna uzanıp saatte baktı. İkiye çeyrek vardı. Numarayı yazdı ve Yağmuru aradı. Öğleden sonra görüşmek istediğini söyledi. O da kabul etti. Ama hazırlanmak yerine Öyküyü uyurken izlemek cazip geldi bir an. Ve o an aklından geçen cümleler sayesinde, seks yapmadan aşk yaşadığının farkına varmasını sağladı. Kulağına eğildi ve usulca fısıldadı;
“Hep yanımda kal; Yemek yapalım, yiyemeyeceğimiz kadar pasta yapalım, kitap okuyalım, tiyatroya gidelim, bisiklete binelim, hiç bilmediğimiz bir şehre gidip kaybolalım, şarap içip aşkın tadına varalım… Ya da git, beni yalnız bırak.” diye.

Ve yataktan Öyküyü uyandırmadan kalkıp telefonuna uzandı, numarasını kaydedip hazırlanmak için içeriye gitti. Beş buçukta Bornova’dan Karşıyaka’ya gitmek üzere evden çıktı. Yağmurla beş buçuk gibi buluşacak olmasına rağmen elli beş dakika geç kalmıştı ama yine her zaman ki gibi Yağmur bekletmeyi başarmıştı. Saat altı buçuk gibi buluştular, kafede. Bir saat sonra Yağmur, huzuru bulmak istediği zamanlarda sahil kenarındaki saatlerce oturduğu bank’a götürdü Deniz’i. Ve huzur bulmaya çalıştılar birlikte.
Yağmur üzgündü. Belli etmemeye çalışıyor. Ama Denizle konuşurken yeteneği köreliyordu sanki.

“Yağmur. Sevgiliden öte arkadaştan berbat. Ne yaşıyor ne yaşamıyor, ortada bir yerde, araf’ta sıkışmış bir ruh gibi.  Oyuncu, bu hayattaki tek rolünü benim gözümde berbat, başkalarının gözünde ise bir başyapıt oynayan en iyi kadın oyuncu. Benim dışımda kimse anlayamaz, hissedemez onun üzgün olduğunu. Güçlü, korkusuz, arsız ve doyumsuz… Sağlam adımlar atan deli dolu bir kadın. Yenilmeyi sevmez ve galip gelmek için asla öfkesine yenik düşmez! Yalnız bir kadın, çok yalnız! Hayır, düşündüm de benim yalnız olan. Tuhaf. Ama özel bir kadın!”

“Biliyor musun? Onunla ayrıldık.” dedi, Yağmur.

“Biliyorum.”

“Nasıl?”

“Nasıl olduğunu biliyorsun.”

“Doğru, hala ortak arkadaşlarımız var.”

“Hı hı. Neden ayrıldınız?”

“Aldattı beni.” Dedi ve ekledi. “Deniz beni hiç aldattın mı?” diye.

Hiç duraksamadan, “Hayır, aldatmadım. Onu gerçekten seviyorsun değil mi?”

“Bilmiyorum.”

“Barışmalısın.”

“Neden?”

“Çünkü o, seni gerçekten mutlu ediyor.”

“Mutlu ediyor ama bilmiyorum… Mutluluk her şey midir sence?”

“Bak, sana gerçekten değer veriyorum. Seni zamanında mutlu ettiğimden çok mutsuz ettim ve bu yüzden mutlu olman için elimden geleni yaparım. Eğer mutlu olacaksan seni ellerimle ona teslim bile edebilirim. Ne olur bana böyle bir şey yaptırma, gerçekten onu seviyorsan birkaç gün düşün ve mesaj at.”

“Bilmiyorum. Neyse kalkmam lazım, biliyorsun biraz önce ablam aradı. Gerçi seninle olduğumu söylediğimde istediğim zaman eve gidebilirmişim öyle dedi. Ama gitmem gerek, sunum hazırlamam lazım.”

“Tamam. Ama dolmuş durağına kadar benim bırakmama izin ver.”

“Peki.”

“Seninle son kez Karşıyaka’da –çarşıda- yürümek için can atıyorum.” dedi, Deniz.

Kahrolası zaman sevdiğin insanla birlikteyken çok hızlı geçiriyordu. Sanki yaşadığın anı hatırlatmayacak kadar kısa sürede hem de. Ayrılma vaktinin geldiğini bilmek ikisini de derinden yaralıyordu. Son kez yan yana yürüyorlardı bir zamanlar el ele, gözlerinde parlayan aşkla yürüdükleri yerde. Yağmur, Deniz’i sol kolundan tutarak sokak lambaların aydınlatamadığı bir köşeye çekiştirdi, durdular vedalaşmak için…

“Kendine dikkat et. İyi düşün ve ona mesaj at. Bana güvenme seninle birlikte olurum diye.” mırıldandı Deniz.

“Çok komiksin ve hala bana AŞIKSIN!” diye karşılık verdi, Yağmur.

“Hayır, değilim.”

“Neden değilsin?”

“Yapamam seninle.”

“Tamam da neden?”

“Çünkü… Çünkü sen bir başkasına aitsin artık.”

“GERÇEKLER! BEN, gerçekleri öğrenmek istiyorum.” Ses tonu dolgun ve kızgın bir şekilde…

“Gerçeklerimi duymak istiyorsun?”

“Evet.”

“Bazen sadece benim olmanı istiyorum. Dokunma başkasına! Öpme! Tenin tenime değsin, bir başka tene alışmasın. Kokunu bir tek ben içime çekmek istiyorum! Kopamıyorum! Ve geri bağlanamıyorum SANA! Sarılamadığım her saniye için kendime küfrediyorum. Öyle özlüyorum ki, anılar veya bir fotoğraf karesi bile yetmiyor, yanımda hissetmeye. Yıllar geçmesine rağmen üstüme sinen KOKUN delirtiyor beni! Benden sonra dokunduğun her insan için canını yakmak istiyorum. Ama kıyamıyorum. Canım yanıyor, beni affetmediğinden. Sadece affet beni, ancak o zaman özgür olabilirim. Ve senden gidebilirim. Başka tenlerde boşluğunu doldurmaya çalışmak, en zoru da bu biliyor musun? Bunun bir hata olduğunu bile bile başka insanlarında canlarını yakıyorum, istemeden de olsa. Hatalarıma hata katarak sırtıma aldığım yüklerin farkına varmadan, kumsaldaki bir teknede küreklere asılarak Deniz’e açılmaya çalışıyorum. Ben bir bağımlıyım. SANA BAĞIMLIYIM! Bunun masum olduğunu düşünerek en büyük hatamı yapıyorum sanırım. Çünkü sen uyuşturucu gibisin; mutluluk veriyorsun ama içten içe bitiriyorsun beni! Ve sen uyuşturucuların en berbat olanısın aslında. Bundan kurtulmak için her gece ölüyorum, sessizce. Katlanamıyorum, en sevdiğim yerini bir başkasının öpmesine, mutfakta arkandan sarılmasına. Nefret etmek istiyorum senden, sarılmak ve öpmek isteyerek. Ama her şeyini kaybedip geri gelsen bana, ağlayarak. Eskisi gibi öpemeyeceğimi ve sarılamayacağımı biliyorum. En çokta bu yakıyor canımı. Benden sonra aynı kalamadın, tenine bir başkasının tenin değdiğini, içime çekerken senin değil, bir başkasının -bir erkeğin- kokusunu çektiğimi fark edeceğimi biliyorum. Bunları düşünmekten kendimi alamıyorum. Ve beni güçlü yapan bu düşünceler işte. Boş ver sen geri gelme bana, ben alıştım yokluğunla nasıl baş edeceğimi. Ama yine de aramak istiyorum, seni her özlediğimde, sesini duymak, iyi olduğunu bilmek… Ve özür dilerim, seni ona teslim edip, savaşamadığım için…” İçinde bu denli sözcükler geçse de ona söylemek istedi ama başaramadı.
Sadece “Artık. Seni sevmiyorum.” diyebildi.

Yağmur, "İçinden geçen cümleleri duydum. Sen cesaret edemeyip söylemesen de." dedi.

Deniz, Yağmur’a gerçekleri söylemeye çalışırken, bir anda dudakları dudaklarıyla birleşti. Bir yandan öpüşüyor bir yandan ise kokusunu içene hapsetmeye çalışıyordu. Bir daha çıkarmamak üzere... Onu öpmeyi ne kadar çok özlediğini o an anladı. Hiç durmasını istememişti. O durana kadar durmayacaktı fakat her güzel anın olduğu gibi bununda sonu gelmişti. Daha fazla öpmeye kıyamadı!

“Seni öpmeseydim içimde kalırdı. Bilirsin beni, hiçbir şeyin içimde kalmasını istemem. ”dedi Deniz, Boğazı düğümlenmiş bir şekilde…

“Evet, bilirim.” diyerek ekledi. “Defol canım, hiç eski duygularım kalmamış onu fark ettim. Bir dost bir arkadaştan öte hiçbir duygum olmadı. Olacak mı diye denedim ama olmadı…” dedi Yağmur iç yakarcasına...

“Bende de olmadı. Sadece en sevdiğim yerini öpünce orayı çok özlediğimi fark ettim, bir de kokun hala aynı. Daha sinmemiş başka bir erkeğin kokusu tenine. Dediğim gibi ikimizde çok istesek de olmaz. Yapamayız birlikte!”

“Kendine dikkat et.” dedi ve uzaklaştılar birbirlerinden.

Yağmur’u kalabalıkta kaybolana kadar izledi. –Birkaç kere arkasına dönüp mutluymuşçasına gülerek baktı, Yağmur.- Ve Deniz eve gitmek için Metroya doğru yürümeye başladı.

Öyle özlemişim ki en sevdiğim yerini,

Seni öperken o kadar masum bakıyordun ki

Daha uzun öpmeye kıyamadım.

Bir zamanlar her şeyim olan sen

Şimdi ise

Ardından ufak bir öpücük bırakan

Eski bir sevgilisin.

Belki de

İkimiz için en doğru karar;

Eski bir sevgili olarak kalmamızdır.

Ya da

Bilemedim, sen karar ver!



Doğu Fidan
Kabak Koyu/Fethiye
Ocak -2015


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder